3.Göz
Bir şair ölür, son mısralarında.
Meleyê
Batê, Klasik Kürt Edebiyatının önemli şiar ve yazarlarından olup, din alimi ve aynı
zamanda Kürtçe Mevlüd'ün de yazarıdır. Şiirlerinin toplandığı divan ve Zembilfroş
adlı manzumesi en çok bilinen eserleri
arasındadır.
Şiirlerinde
Betê mahlası kullandığı için Meleyê Batê olarak bilinir. Asıl adı Hesen Ertoşi'dir. 1417 yılında Hakkari’ye
bağlı Batê köyünde doğmuştur. Duhok, Musul, Hewler ve Misk’te medrese eğitimi
almış, 1491 yılında, Berçelan Yaylasında bir yolculuk sırasında kar ve tipiye
yakalanmış, bunun üzerine sığındığı mağarada donarak hayatını kaybetmiştir.
Mağarada donmadan hemen önce, yaşadığı ölüm anını dile getirdiği son şiiri oldukça önemli bir eserdir. Dünya
edebiyatında buna benzer bir örnek var mıdır bilemiyorum ama şiir oldukça
sarsıcı duygular içermektedir.
Dolayısıyla Kürt
Edebiyatında ki yeri, ölmeden hemen önce yazdığı şiirle daha da pekişmiş, dünya
edebiyatına bu konuda benzersiz bir eser bırakmıştır.
Meleyê
Batê Kürtçe’yi en etkili kullanan Meleyê Cezirê, Fekiyê Teyran gibi önemli Kürt şair ve yazarların arasında yer alır.
Kürtçe Mevlüd ve çok sayıda şiir ve Zembılfroş adlı destansı manzumenin
yazarıdır. Bütün eserlerini Kürtçe yazmış ve oldukça da etkili edebi bir dil
kullanmıştır.
Şair,
yazar ve din alimi olmasının yanında, aynı zamanda toplumcu yönü ağır basan birisidir.
Batê Hakkari Meydan Medresesinde Müderrislik yapanken halkın toplanan
vergilerin altında ezildiğini görünce, Hakkari Beylerinden İbrahim Han Bey’in
huzuruna çıkarak vergilerin düşürülmesi talep ettiği rivayet edilir. "Bu konuyla
ilgili halk arasında dilden dile anlatılan bir söylenceye de göre ağır vergi
borçlarından bunalan halk Melayê Batê’yi Mîr’in huzuruna gönderir. Mîr, halkın
vergi borçlarını sileceğini, ancak Batê’nin karşılığında kendisine ne
vereceğini sorar. O ise, "Mîr’im gücüm 150 öğrenciyi daha okutmaya yeter.
Borçları silerseniz, 150 öğrenciyi daha alır, okuturum,” der. "*
Hayatı
hakkında herhangi bir yazılı belge olmamasına rağmen, sözlü anlatımlardan kendisiyle
ilgili bazı rivayetler günümüze kadar ulaşmıştır.
Bu
rivayetlere göre Bate müderrislikten ayrılıp köyüne yerleşir, çocukları,
gençleri eğitmeye devam eder.
Ancak
bir süre sonra kimi araştırmacıya göre Mir İbrahim Han köyden ayrılmasını
ister. Batê sonbaharın bitiminde, kışın başında tek başına köyden ayrılmak
zorunda kalır. Mir Hesen Veli Medresesinin bulunduğu Misk’e (Bahçesaray/Van)’a
doğru soğuk bir günde yola çıkar.
Batê
için artık hazan vakti, yolculuk ve gitme vaktidir. Kış kendini hissetirmiş,
mevsim soğumuş, kar dağları kaplamıştır.
Batê
yola çıktığında hava giderek bozmuş, kar
ve tipi yolları kapayacak kadar şiddetlenmiş, ortalığı sis kaplamıştır. Kar, kış, kıyamet
Batê’nin yolculuğu sürdürmesine engel olmuş,yoluna devam etme imkanı
kalmamıştır. Bu durumda Mele Batê Berçelan
Yaylasında bir mağaraya sığınmak zorunda kalmıştır. Mağaraya sığınsa da, hava tipiye dönmüş, kar hızlanmış, kısa sürede her tarafı kapatarak mağaraya
sığınmasının da bir anlamı kalmamıştır.
Bate’de
ne ateş vardır, ne de yemek. Elinde kırık bir kalem ve birkaç parça eski
defter.
Çok
üşür Batê, donup öleceğini düşünür. Bu nedenle de güç ve takatı tükenmeye,
vucudu donmaya başlamadan kalemiyle sararmış yapraklara son şiirini yazar.
Hayatının en yalın, en sade ve duygu dolu şiirdir. Zihni bir gelir, bir gider,
duygularını içinden geldiği gibi kağıda döker, göz yaşlarıyla birlikte.
Şiir
bitmiş midir bilinmez ama son nefesi de tükenmiştir Mele Bate’nin.
Üç
beş ay dona kaldığı mağarada kalır cenazesi, baharda ulaşılır kendisine. Göksünde
tuttuğu şiir defteri, yere düşmüş kalemi, bedeni kaskatı kesmiştir. Defter kısmen deforme olsa da, şiir
okunaklıdır.
Bate’nin
ölüm haberi kısa sürede yayılır dağ köylerine, şiirleri kısa sürede dilden dile
dolaşır.
Meleyê
Bate sürgün yolunda hazin bir ölümle hayata veda ederken, hayatının son
anlarını anlatan şiiri ezberlenir, dengbejler tarafından cemaatlerde söylenir, dilden
dile aktarılır.
İşte
o hazan kokan şiiri.
"Çirya Paşiyê Pê Da
Ji
çirya paşiyê pê da
Melayê Bateyê kanê
Sefer kêşa bi Miksê da
Li ser weqtê zivistanê
Zivistanê evî yolê
Evî beryê evî çolê
Mijê avête derdolê
Xwinavê girtî kêstanê
Xwinavê girtî nesrîne
Cemed çêbû li sewlîne
Girya me tê ji bo asmîne
Zerî nayêne seyranê
Zerî tên û diyar nabin
Coşil tên û sitar nabin
Çi cindî tên siyar nabin
Bûye tarî li kolanê
Bûye tarî û zulmate
Sir û serma ji nû hate
Yeqîn kanûn eda hate
Binêrin dax û kovanê
Binêr daxa me êxsîra
Xezam zer bûn rezê mîra
Reyhan barî di avê da
Reyhan barî di eywanê
Perîşan in li hingorê
Ji Comerza gola jorê
Mecalêd Berçela borî
Zerî nayêne seyranê.”
İlk
Kürtçe Mevlidi yazan ve bunu en geniş
kesimlere ulaştıran, yuzyıllardır okunmasın sağlayan Bate, aynı zamanda bir aşk
Destanı olan Zenbilfroş’u da yazmış, şiirlerinde lirik, aşk ve dini konulara
ağırlıkla yer vermiştir.
Kendisi
hakkında bilgi ve belgeleri, dönemin Çarlık Rus Başkonsolosu toplayıp,
ülkesine götürmüştür. Rusya’nın St. Petersburg Kentinde Saltikov-Scedrin Kütüphanesinde muhafaza
edilen, Bate’ye ait el yazma eserleri, edebi kişiliği hakkında önemli bilgileri
barındırır.
"Çarlık Rusyası döneminde, Erzurum Başkonsolosu Alexander Jaba, Petersburg
Bilimler Akademisinin talebi üzerine, Erzurum ve çevresinde Kürt dili ve
edebiyatı üzerine yaptığı araştırmalarda edindiği bilgilerden ve el yazması
ürünlerden sonra kaleme aldığı kitabında Melayê Batê’nin 1417 ile 1491 yılları
arasında yaşadığını yazar. Bate’nin Hakkari’ye bağlı Beytüşşebap ilçesinin Batê
köyünde dünyaya geldiğini belirten Jaba, Mewluda Kurdî (Mewluda Pêxember,
Mewluda Şerîf) eserinin yanı sıra büyük bir divanının olduğunu da söyler.
Jaba’dan sonra yazan M. B. Rudenko ise Kürt edebiyatı üzerine yaptığı
incelemeleri kaleme aldığı eserinde Melayê Batê’nin Zembilfroş adlı bir manzum
eserinin de olduğunu söyler. Melayê Batê’nin her iki eseri bugün de,
Rusya’nın St. Petersburg kentinde, Saltikov-Sçedrin kütüphanesinde mevcuttur.
Ancak Jaba’nın sözünü ettiği Divan’ı henüz bulunmamıştır. Jaba, Melayê Batê’nin
Divan’ında yer aldığını belirttiği bazı şiirlere çalışmasında yer vermiştir.”**
Meleyê Bate dünya çapında tanınan bir şair olmayabilir. Ama özellikle
ölmeden önce yazdığı şiir, dünya edebiyatına benzersiz bir eser olarak kalacaktır.
Kaynakça:Fehim
Işık/İlke Haber.
Resim: Nevin Güngör Reşan
Kürtçe Çeviri Mustafa Çepik
Hazan'dan
Sonra
Ah
bu kasımdan öteye,
Melayê
Bateyî nerede?
Sefer
çıktı Mikse doğru,
Bu
kış vakti üzere.
Kış
vaktidir bu yolun,
Bu
civarda, bu sahrada.
Sis
tuttu her yanı,
Çiğ
sardı bedeni.
Çiğ
düştü Van Gölü'ne,
Soğuklar
kapladı servilikleri.
Ağlayasımız
tutar gökyüzü için,
Güzeller
gelmezler seyrana.
Güzeller
gelirler de görünmezler,
Aşikar
gelirler de gizlenmezler,
Ne
yağızlar gelirler de fark etmezler,
Karanlığa
kaldı bütün meydan.
Oldu
zifiri karanlık,
Soğuk
ve ayaz yeniden.
Takat
gerek başa gelene,
Bakın,
acı ve özlem...
Dağların
bir çoğuna bakın,
Yapraklar
soldu Mirlerin bağında.
Reyhanlar
yağdı sulara,
Reyhanlar
düştü avluya.
Perişanız
kimine göre,
Comerzan'dan
yukarı göle,
Geride
kaldı Mecalê ve Berçelan,
Güzeller
gelmez oldu seyrana.
Kürtçe’den
çeviren Mustafa Çepik