Çaresizliği haykırmamız gerekli...

25-01-2024 22:58
Çaresizliği haykırmamız gerekli...
 
Mümin Ağcakaya
  Tigris /Özel Haber
‘Özlemlerimiz, hasretlerimiz hep içimizde kaldı. Bu ruh hali geleceğimizi derinden etkiledi.’ diyen Şair Muammer Torunlu; ‘Koru İçindeki Çocuğu’ kitabı üzerine söyleşi.
 
TİGRİS HABER
 
‘Mucize mi arıyorsun?
 
Onu başka yerde arama
 
O senin içindedir.’
 
Katı gelenek ve aile otoritesi altında büyüyen çocukların gelecekleri de bunalımlı oluyor diyen Siverekli şair Muammer Torunlu; küçük yaşlardan itibaren şiire başlar. Torunlunun şiire başlamasında öğretmeninin desteği ve katkısı olur. Tevfik Fikret ve Ahmet Arif’in şiirlerinden büyük ölçüde etkilenir. Onların yazdığı şiirleri okur. Şiir okuması zamanla onu şiir yazmaya yönlendirir.
 
mumin.jpg
 
Şair Ahmed Arifle tanışır
 
Hayatlarına
 
hiç bahar uğramamış insanlar var.
 
Yaşadıkları her gün kara kış…
 
Ama gel gör ki,
 
baharı anlatıyorlar sana
 
yüzleri hiç kızarmadan
 
Üniversite yıllarında Ankara’da bir dönem yazar ve okurların sıkça gittiği Zafer Çarşısında Ahmed Arif’le tanışır ve yazdığı şiirleri gösterir. Şiir üzerine sohbetleri olur. Ahmed Arif bu şiir sohbetlerinde;’Yazmaya devam et, yazdıkça çizgini bulacaksın.’Diye teşvik edici ve cesaretlendirici tavsiyelerde bulunur. Bu tavsiyeleri kendisine rehber olarak alan şair Muammer Torunlu artık şiirden kopamaz. Şair Torunlu ile ikinci kitabı yayınlanan ‘Koru İçindeki Çocuğu’ üzerine konuştuk.
 
‘ŞİİR YÜREK İŞİDİR’
 
Yüreğimin yarısı
 
Onlarda rehin kaldı,
 
Diğer yarısı hâlâ onları arar.
 
mumin-jpg2.jpg
 
Şiir bir yürek işidir diyen şair Muammer Torunlu; ‘Her şeyden önce yüreğinizi ortaya koymanız gerekir. Koru İçindeki Çocuğu kitabımda baştan sona içimdeki çocukla alakalı. O çocuğun yaşatılması gerekiyordu.’ Diyor. Şair Torunlu, çocukluğunda geleneklerin, törelerin ve feodal değerlerin egemen olduğu bir ailede büyüdüğünü anlatıyor. Dolayısıyla; ‘Böyle bir ortamda büyüyen çocuğun haklarında da söz edilemeyeceğini gibi içindeki sevinci de gösteremezdi.’Hatta içindeki sevincin öldürüldüğünden, hayata gülümseyerek bakamaz.’ Diye hem kendi çocukluğunda yaşadıklarını hem de böylesi ortamlarda büyüyen çocukların duygu dünyalarının nasıl şekillendiğini anlatmaktadır.
 
Bu yüzden;‘İçimizdeki çocuğu korumamız ve yaşatmamız gerekir’ diyor. Çocuklara dönük bu yaklaşımı onu yazacağı kitabı da şekillendiriyor. İkinci kitabında tamamen çocukları işliyor ve adını da;’ Koru İçindeki Çocukluğu’ adını koyuyor.
 
Çocuklar nasıl yetiştiriliyor?
 
Hiçbir hapishane,
 
Kendi gönüllü tutsaklığımızdan
 
Daha korkunç
 
Ve karanlık değildir
 
Çocukların hayal kuracağı ortamlar yaratamadığımız gibi engellemeye de çalışıyoruz. Çünkü hayalin kurulamadığı bir ortamda mutlu gelecekler inşa edilemez.
 
Bunalım içinde yetiştirilen çocuklar dar bir cendereye sokuluyor ve her şeyi kısıtlanıyor. Toplumun, ailenin yaşadığı bunalım çocuklara da yansıyor. Çocuklar bir kafes içinde yetişmiş gibi oluyor. Böylece toplum kendi geleceğini de hapsetmiş oluyor.
 
Çocuklar bir toplumun geleceğiyse kafesin içinde kısıtlanan, çocukluğunu yaşayamayan bir çocuk, nasıl toplumun geleceği olacak?
 
Nasıl bir gelecek istiyoruz. Çocukları nasıl yetiştiriyorsak, eğitiyorsak ona göre bir gelecek olur. Çünkü ne ekersek onu biçeceğiz.
 
Kitap da neden aşk, özgürlük, umut bu kadar ağırlıklıdır?
 
Çünkü çocukluğumuzda bunları yaşamadık. Müthiş baba otoritesinin egemen olduğu bir ailede büyüdüm. Babamın belirlediği sınırlar içinde hareket etmek zorunda kaldım. Kendi çocukluğumu yaşayamadım. Oyuncaklarım bile olmadı. Böylesi bir ortamda büyüdük. Özlemlerimiz, hasretlerimiz hep içimizde kaldı ve bir kangrene dönüştü. Bu ruh hali geleceğimizi ve hayata bakışımızı, nasıl yaşayacağımızı derinden etkiledi. Bunları düşünerek şiirlerim oluştu.
 
Nedir bu kan anne,
 
Bu ateş,
 
Bu ölüm,
 
oyun bahçelerimizde…?
 
Biz kimseye kızmadık ki,
 
Kimsenin ekmeğini çalmadık ki…
 
biz daha yaşamadık ki,
 
Yaşamayanlar ölür mü anne?
 
Kuşlar nereye gitti anne,
 
Ağaçlar neden kupkuru ve çıplak,
 
oyuncaklarımız nerede…
 
whatsapp-image-2024-01-24-at-15-17-37.jpeg
 
‘Çaresizliği haykırmamız gerekiyor’
 
Ayrıca nasıl bir süreçten geçiyoruz diye sorguladığımızda da karşımıza iyi bir tablo çıkmıyor. Ekonomik kriz, bunalımlar, depremler, pandemi süreçlerini yaşadık. Bunlar toplumu derinden sarsan süreçler oldu. Etrafımızda süren savaşlar var. Her gün savaş görüntüleri hafızalarda derin izler bırakıyor. Yaşanan bu trajedilerin en büyük acısını çocuklar çekiyor. Geleceğin umutsuz ve güzel hayallerin kurulamadığı bir yaşama doğru savruluyoruz. Bu çaresizliği haykırmamız da gerekiyor.
 
Bu yazı Tigris Haber'den alınmıştır.
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.